Актуальные вопросы тюркологических исследований

Актуальные вопросы тюркологических исследований 160 Ancak bunun tersini de söyleyebilir miyiz? Bir sözcük bir yaşam biçimi sağ- layabilir mi? İşlevi olmayan bir sözcük için işlev bulunabilir mi? Yaşam biçimleri- mizde hiçbir karşılığı olmayan bir yabancı sözcük, kullanılmaya başlanınca dahil olduğu yaşam biçimini de getirebilir mi? Bunun yanıtını olumsuz olarak vermek durumundayım. Çünkü sözcük ancak bir yaşam pratiği ile temellenmiş ise an- lamlı olabilir. Anlam kullanım ise, her sözcük için bir işlev belirlenmiş olmalıdır. Bu durumda sözgelimi “inovasyon” sözcüğü ile tam olarak ne yapıyoruz? Bu sözcüğün merkezi bir konumda bulunduğu yaşam pratiğine, kültürel arka pla- na, tarihe, toplumsal yapıya sahip değiliz. Bu sözcük açıkça kapitalizmin farklı bir aşamasının sürdüğü bir yaşam pratiği ile temellenmiş durumda. Biz bu söz- cük ile ne yapıyoruz? Sırf bu sözcüğü kullanmaya başladık diye bir anda o yaşam biçimine intibak edeceğimizi söyleyecek durumda değiliz. Bunun yerine sözcü- ğemevcut yaşampratiklerimiz dahilinde bir işlev kazandırdığımızı söylemeyi da- ha yerinde buluyorum. Davidson, her çeviri faaliyetinin bir yeniden yorumlama olduğunu öne sürer. Burada, bir dildeki sözcükler ya da işlevler bir başka dildeki sözcük ya da işlevle- re karşılık getirilmeye çalışılır. Kültürlerin yaşam biçimleri ne kadar farklı ise söz- cüklerin işlevleri de o kadar farklıdır. Bu durumda bir yabancı sözcük için karşı- lık bulunması, o sözcüğün ifade edildiği pratik için yaşam biçimimizde karşılık bulunması demektir. Rorty, dildeki sözcüklerin yeni işlevler kazanmasını, dildeki hareketliliği me- tafor kavramı ile açıklamaya çalışır. Metafor işlevi ve kullanım koşulları ayırt edilmiş sözcüklerin olağan dışı kullanımdır. Rorty metaforu, bir sözcüğün bir başka anlama gelecek şekilde kullanılması olarak değil, sözcüğün kendi anla- mında fakat olağan dışı şekilde kullanılmasıdır. Davidson’a göre metaforun iş- levi ancak dinleyici üzerinde bir etki bırakmayı amaçlar. Bunun dışında bir an- lamı yoktur. Çünkü Wittgensteincı biçimi ile söylemek gerekirse, yerleşik bir kullanımı yoktur. Sözcük yerleşik kullanımını kazandığında bir anlam kazanır, ölü metafor haline gelir. Bu durumda, verdiğimiz örnekten gidecek olursak, bizim “inovasyon” sözcü- ğünü kullanımımız ancak bir metafor biçimindedir. Bu sözcük bizim mevcut dil oyunlarımızda bir konumedindiğinde, bir anlamkazanmış olur. Dolayısıyla onun dilimizde ve yaşam biçimimizde bir konum kazanması ancak yeniden yorumlan- ması biçiminde cereyan eder. Sözcüğü kullanmaya başladık diye yeni bir yaşam biçimi ya da dünya görüşü kazanmış olmayız. J. L. Borges “Averroes’inArayışı” isimli öyküsünde İbnRüşd’ünAristotelesmet- ninde karşılaştığı komedya ve tragedya sözcüklerini çevirmeye çalışması anlatılır. Bu sözcükler için bir karşılık bulamamaktadır. Çünkü yaşambiçiminde, kavramsal ağında bu sözcüklere denk düşüreceği bir konumyoktur. Kendi adıma bu sözcük- lerin çevrilemez oluşunda da bir hikmet olduğunu düşünmeyi tercih ediyorum.

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=