Актуальные вопросы тюркологических исследований

193 Actual Problems of Turkic Studies Bu bildirideki bir amacımız yansımaların neden bir sözcük sınıfı ya da daha doğru bir ifadeyle leksem sınıfı olarak değerlendirilmesi gerekliliği üzerinde dur- mak ve ünlemler içerisinde değerlendirilmesinin ne kadar doğru olabileceğinin tartışılabilirliğini ortaya koymaktır. İkinci olarak ise amacımız ses yansılaması konusundan bahsedilirken bu türün içinde ses simgelemesi ya da sinestemi adını verebileceğimiz leksem türüne değinmek ve ses simgelemesi konusuna açıklık getirmeye çalışmak olacaktır. Bir çok dilbilimci yansımaları Türk dilinde ayrı bir leksem sınıfı içinde değer- lendirilmesi yerine ünlemler sınıfı içerisinde değerlendirilmesi görüşü üzerinde hemfikirdir. Ancak bilindiği üzere ünlemler, dilde korku, sevinç, acıma, şaşkın- lık, gibi duygu durumlarını şiddetli bir vurgu ve tonlamayla ifade ederken, Oh! , Aman!, Of!, Eyvah!, Ya!, Vah!, Hah!... Örneklerinde olduğu gibi. Yansımalara baktığımızda ise yansımalar doğrudan doğruya dış dünyadaki seslerin taklidi olarak karşımıza çıkar. Herhangi bir duygu ya da şaşkınlık ifade etmezler. Örne- ğin: cam veya madeni paranın bir birine vurmasıyla ortaya çıkan ses <cıng> yada <çın>; çaresizlik ve bekleyiş içinde yürümekle ilgili ayak seslerini anlatan <bam bam>; çat diye çıkan sesi anlatan <çat>; yassı bir şeye vurunca çıkan sesi anlatan <pat>; enlice bir şeye vurulduğunda çıkan sesi anlatan <şak> sesi. Örneklerde de görüldüğü üzere herhangi bir duygu durumunu ifadeden ziyade tamamiyle “doğadaki insan dışı canlı cansız varlıkların çıkardığı ses ve gürültüleri taklit yolu ile yansıtan sözler”(Korkmaz 2003:240) dir. Ayrıca yansımalar iki taraflı anlamlı birimlerdir. Ancak diğer leksemlerden farklı olarak bu leksemlerin anlamları ne- densiz saymaca değil, nedenli ve gerekçelidir [2. S. 134]. Doğa seslerini vermeye yönelik bu leksemlerin bir başka ayırd edici özelli- ği de ad, zarf, fiil gibi yeni leksemlerin türemsine hizmet etmesidir. Örneğin: cız > cızır , cızır > cızırdamak > cızırtı ; hor > hor, hor > horuldamak > horultu .; şap > şap , şap > şapır , şapır > şapırtı > şapırdatmak. . Ayrıca yansımaların cümle içinde belirteç, özne, yüklem gibi sözdizimsel yükümlülükleri de söz konusudur. : El ele vurunca şakırdar . (Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler., Asım Aksoy)., Türkçe sözlüğünde geçen: Şappadak içeri giriverdi., Dişlerini gıcırdattı, çene kemikleri oynadı. (Denizin Kanı. Tarık Dur- sun)., Yeri göğü dolduran bir uğultu koptu .( Denizin Kanı. Tarık Dursun) Ünlemlerin tekrar ya da ikileme yoluyla leksem üretici bir karakteristiği ya da kelime çekimi yoktur. Ancak ikilemelerde tam tersidir. Örneğin: Çıt çıt , ç ıtır çıtır , katı nesnelerin birbirine çarpmasıyla çıkan ses şık şık : Şık şık eden nalçadır, işi bitiren akçedir. ( Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler., Asım Ak- soy ), Pata küte dövdük mövdük ; kapıdan dışarı çıkardık. (Güneybatı Anadolu ağızları. Zeynep Korkmaz); ingildeye ingildeye > inleye inleye . Etme kulum bulursun, ingildeye ingildeye ölürsün. (Bölge ağızlarında atasözleri ve deyimler., Asım Aksoy)...

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=