Актуальные вопросы тюркологических исследований

223 Actual Problems of Turkic Studies rede durduğunu sormuş.” (ÖXE, 84). - Meni yer yüzigä çıķarib, hayåt däräxti ķayerdä ekänligini körsätib ķoy, - debdi . “Beni yeryüzüne çıkarıp, yaşam ağacı- nın nerede olduğunu gösteriver, demiş.” (ÖXE, 95). → “var olduğu / varlığı”. Tarihî metinlerden: “yerdeki bar ertigimä erdemligimä bükme. “Yerdeki var olduğuma , erdemliğime doyma.” [17. III, 101= Altın-Köl yazıtı; Alt. I, a 1]; Ĥaq te‘ālānıñ birlikini taqı barlıqını bilmek farĮża turur “Hak Tealanın bir olduğunu ve var olduğunu bilmek farzdır.” [10. 229-7]. Türkmen Türkçesinden: Adamıñ bardıgını añsa, her hayvan bolsa-bol- sun ızına dolanar , .. “İnsanın var olduğunu anlarsa, hangi hayvan olusa olsun peşine düşer…” (UY, 11). Yusup kimin ovadan yigidiñ barlıgını Körogla habar beryär . “Yusuf gibi güzel bir yiğidinin var olduğunu Köroglı’ya haber verir.” (G, 70). Özbek Türkçesinden: Bizniñ hücrägä kelgändä, ikki xåtini bårligini öz åġzidän eşitkän edik . “Bizim odaya geldiğinde, iki hanımının var olduğunu kendi ağzından işitmiştik.” (ÖK, 91); Miryåķub äkäniñ kättä hünäri bår ekänini yaxşi bilişädi . “Miryakub beyin büyük yeteneklerinin var olduğu iyi bilirler.” (KK, 58). Türkiye Türkçesinden: Ben küçücük dairemizin varlığını gülünç bu- lurken … (SA). → “yok olduğu / yokluğu (olmadığı)”. Tarihî metinlerden: Ya Yūsuf senüñ suçıñ yoġuduġı bilindi ” (80a, 9) [7]. Türkmen Türkçesinden: Emma töverek- de başga adamıñ yokdugına gözi yetip çuslandı. “Ancak etrafta başka kimsenin olmadığını fark edip hızlandı.” (UY, 25). Soñra hovlınıñ içinde hiç hili üyşeşik zadıñ yoklugına gözi yetip ıncaldı . “Sonra avlunun içinde hiçbir değişik şeyin olmadığını fark edip rahatladı.” (UY, 73). Özbek Türkçesinden: Ķahramån atråfni ķarab çıķıb, hali äjdärdän däräk yoķligini bilibdi . “Kahraman etrafa göz atıp, şu an ejderhadan belirti olmadığını anlamış.” (ÖXE, 27). Türkiye Türkçe- sinden: Bazılarını tamir ediyor, bazılarını da âlet yokluğundan sadece hastalığı- nı teşhis ederek sağlık veriyordu . (SA, 107) → “kim olduğu / kimliği”. Tarihî metinlerden: “Ķaşıdın çıķķanda faķĮrniñ ĥālātın sorup, kim irkenimni ma’lum ķılġandın sonra.. (TR.664a) [13. S. 34]. Türkmen Türkçesinden: İne saña gerek bolsa, özümiñ kimdigimi tanatdım oturıberdim . “İşte sana gerekli ise, kendimin kim olduğunu tanıtıverdim.” (UY, 21). Özbek Türkçesinden: Kämpir ķızlärniñ külişini eşitgänidän keyin mehmånlärniñ kimligini añladi . “İhtiyar kadın kızların gülüşünü işittikten son- ra misafirlerin kim olduğunu anladı.” (KK, 27). .. bu zåtniñ kim ekänligi bilinär edi . “.. bu zatın kim olduğu biliniyordu.” (ÖK, 72); Kumuşbibi küyävniñ kim bolġanliġini Toybekäniñ şu sözläridän soñ payķab åldi . (ÖK, 52). Türkiye Türk- çesinden: Siz bu adamın kim olduğunu dünyada bilmezsiniz, kızım! (SA). → “iyelik eki + olduğu”. Tarihî metinlerden: Dirse Ħan oġlançuġı idügin bilmedi, ķarşu geldi. “Dirse Han oğlancığı olduğunu anlamadı, karşı geldi.”[12. D-32, 1]; Pay Püre Big aydur: oġlum idügin andan bileyim .. “Pay Püre Big söyler:

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=