Актуальные вопросы тюркологических исследований

391 Actual Problems of Turkic Studies olmasıdır. Klasik şiirde bir dünya görüşünü, bir düşünceyi dile getirmek için en uygun biçim olan rubai formunu kullanarak hem muhteva hem de biçim bakımından geleneğe eklemlenir. Bir gerçek âlemdi gördüğün ey Celâleddin, heyhûlâ filân değil, uçsuz bucaksız ve yaratılmadı, ressamı illetî-ûlâ filân değil, Ve senin kızgın etinden kalan rubailerin en muhteşemi: “Suret hemi zillest...” filân diye başlayan değil... [23]. Söz konusu rubai Mevlânâ’nın “Sûret hemi zıllest u heyûla midân/Tasviri- gereş illet-i ûla midân/Lahud be nasud füru nâyed lîk/Nâsud u lâhûd huveydâ midân” rubaisinden hareketle yazılmıştır ki Asaf Halet Çelebi’nin çevirisiyle “Bil ki bu resimde görünen suret bir gölge, bir heyuladır. Bil ki onu resmeden (illet-i ûlâ)dır. Lâhut âlemi nasute alçalmaz, fakat bil ki nasut lahutla meydana çıkar.” anlamına gelmektedir. Nazım Hikmet, bu rubaide mateyalist ve ateist bir dünya görüşünü dile ge- tirirken, bunu Mevlânâ’nın öne sürdüğü görüşleri reddederek yapar. Mevlânâ ile söyleşimci bir ilişkiye giren Nazım Hikmet, geleneği dönüştürerek şiirini modernleştirmekle kalmaz aynı zamanda bir formel aşkınlık da üretir. Şairin tarihle ve ideolojiyle ilişkisinin şiirsel imlerle nasıl yeniden üretilebileceğine ilişkin yetkin bir örnektir bu şiir. Bilhassa Ahmed Gazâlî’ye, Şeyh Bedreddin’e ve Mevlânâ’ya yaptığı atıflar, NazımHikmet’in yazınsallığın metinlerarasılıktan geçtiğini kavradığını ortaya koyar. Nazım Hikmet’in geçmişin semiyotik pra- tiklerinden yola çıkarak ürettiği şiirler, Cumhuriyet ideolojisinin Divan şiirini görünmez kılışına da bir bakıma klasik şiiri lehine cevap niteliği taşır. Bir inanç objesi olarak değil bir bilgi objesi olarak yaklaşmanın ve geleneğin içinden de yeni bir ideolojinin dile getirilebilirliği Nazım Hikmet’i bu konuda farklı bir yere koyar. Behçet Necatigil Türk şiirinin en kendine özgü şairlerinden biri de Behçet Necatigil’dir. Bilhassa ‘Yaz Dönemi’ kitabından sonra gelenekle sıkı bir ilişki kuran ve gele- neği yeniden üretmeyi şiirinin en önemli vasıflarından biri kılan Necatigil’in ‘Gerçek’ dergisinde yayımlanan bir söyleşisinde şiirin mitos ile ilişkisi üzerine söyledikleri bir bakıma Türk şiirinin kendi edebî geleneğinden kopuşunun me- tinlerarasılık dolayımında örtük de olsa dilegetirlmesi olarak değerlendirilme- lidir: “Batı şiiri hiçbir zaman mitolojiden ayrılmamıştır. Bugün Avrupa şiirin- de, bütün Batı şairlerinde mitos imajlarına rastlarsınız. Bizde niye olmasın bu? Serapa istiareler dünyasıdır Menakıbnameler, dervişlerin hayatları. Modern şiir, Batı’da Hıristiyan mitoslarından yahut Yunan mitoslarından yararlanıyor. Bizde bakir ne kadar çok, değerli menkıbeler var. Kerametleri, dervişleri düşü- nün” [24].

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=