Актуальные вопросы тюркологических исследований

Актуальные вопросы тюркологических исследований 396 yani mazi, hâl ve istikbali tek bir noktada ayrılamaz, parçalanamaz bir bütün olarak değerlendiren bu anlayış, sınırsızlığı hâl’de, bugünde bularak geleneği yeniden üreten bir tavır sergiler. Aslında bu tutum onun en belirgin özelliğidir. T.S. Eliot, “Hiçbir şair, hiçbir sanatçı, kendisinden sonrakilere iletmek is- tediği bir dünya görüşünü tek başına veremez. Onun bize verebileceği dünya görüşü, hayat felsefesi, geçmişteki şair ve sanatçıların görüşleriyle ilişkisi ba- kımından değerlendirilebilir” [33]. Tabi yeni bir eser yaratıldığı zaman, eski eserlerin oluşturduğu organik bütün, aynı anda yeni bir düzenlemeye tabi olur, yeniden kurulur ve anlamlandırılır. Yani ortaya konan eser, öncekilerin bir tek- rarı değil tam tersine yeni ve özgün bir üretim toplamıdır [34]. Yani şimdi’ye geçmiş yön, ses, tabiri caizse ruh vermiş bir bakıma geçmiş çağın şuuruyla yoğ- rulmuştur. Bunu Tanpınar, ‘şimdinin rüzgârıyla yıkanan mazi gülü’ olarak ifade eder. Hilmi Yavuz’un hem Batı şiirine hem de Doğu şiirinin pratiklerinden yarar- lanarak ve onları yeniden üreterek inşa ettiği şiirden biri Akşam Şiirleri’nde yer alan ‘akşam ve Nurusiyah’tır. Şeyh Galib ile Nerval’e ithaf edilen şiir şöyledir: “tuhaf bir çocuksun, hüzün sahibi… adın bir tutkuda geçiyor; -geçsin! derinsin, gecelerin altını gibi; bazen bir duasın, bazen ilençsin… baş ucunda Siyah Güneşler; sabah! odalarda ağır ağır fenâlık; kar yağar, bir ânlık kar, bir ânlık …kalbine gömülür Nurusiyah … ne zamanlar geçtin, gençtin o zaman akşam, yaşlı ruhlardaki esrime!.. söylesene, söyle kaç yıl… ve niye kaçıp da saklandın yalnızlığından?” [35]. ‘Kara Güneş’ Ne ́ rval’in ‘Voyage en Orient’ adlı eserinde Dürer’in alnına ka- ranlık ışıklar saçar, ‘Aurélia’da Saint-Jean’ın ‘Apocalypse’ bölümünde kıyamet saatini haber verir. ‘Nurusiyah’ ya da siyah aydınlık kavramı, Ne ́ rval’in “El Desdichado” şiirinde ise ‘siyah güneş’ olarak karşımıza çıkmaktadır: “Ben Zi- firi Karanlık, -ben ki Dul, -Çaresizim/Şatosuna el konulmuş, ben, Aquitaine prensi/Tek Yıldızım da öldü, -şimdi yaldızlı sazım/Taşıyor Melankoli ’nin Kara güneşini ” [36]. Ne ́ rval’in yaslı, melankolik ruhuyla karşılaşırız. ‘Siyah Nokta’ şiirinde gençlik dönemlerine dönen şair, kayıp objeyi elde etme denemesinin başarısızlığını anlatır. ‘Zeytinliklerde İsa’ şiirinde ise Ne ́ rval’in kayıp objesinin aslında Hz. İsa olduğunu anlarız. “Sönmüş güneşlerinle her şey soluyor şu an” dizesindeki ‘sönmüş güneş’, Hz. İsa’yı sembolize etmektedir [37].

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=