Актуальные вопросы тюркологических исследований

397 Actual Problems of Turkic Studies Doğu’da ise farklı bir çehrede çıkar karşımıza ‘nûr-ı siyah’ imgesi. Şeyh Galib, ‘Hüsn ü Aşk’ın ‘Mirac’ Bölümü’nde ‘nur-ı siyeh’ imgesini şu dizelerde kullanmıştır: “Mânend-i Bilâl-i sâhib-irfân/Nûr-ı siyeh içre nûr-ı îmân” [38]. ‘Nûr-ı Muhammediye’ye gönderme yapan Şeyh Galib, nur-zulmet paradoksu- nu birbirlerini tamamlayan unsurlar olarak yeniden üretiyor. ‘Nokta-i süveydâ’ ile ‘nûr-ı siyah’ aynı anlama gelmektedir. Yine Hüsn ü Aşk’ın Miraciye bölü- mündeki “Bast eyledi nokta-i süveydâ/Sırr oldı içinde şâm-ı esrâ” [39] beytiyle kalpteki kara noktanın yayılmasıyla İsrâ gecesinin onun içinde sır olduğunu anlatır Şey Galib. Ayrıca Şebüsterî ve Lahicî’de karşılaştığımız nur-zulmet para- doksu şiirinin arka planını oluşturan önemli bir unsurdur. Şebüsterî ve Lâhicî meseleyi ‘teosofik’ düzlemde ele almışlardı, Hilmi Yavuz ise şiirsel (metaforif) düzlemde ele almıştır. Ayrıca Şeyh Galib’in kullandığı biçimle Nerval’in kul- landığı bağlam arasındaki karşıtlık bir bakıma nur-zulmet paradoksu olarak yeniden üretilmiş gibidir ve Batı ile Doğu arasındaki temel farkı verir. Hilmi Yavuz, hem Doğu’ya hem de Batı’ya ait bir arketipi aynı şiirde buluş- turarak ‘sahih’ bir yerde konumlanmış olmaktadır. Sonuç “Hilmi Yavuz, 22 Ekim 2014’te Zaman gazetesindeki köşesinde ‘Ateşten De- nizleri Mumdan Kayıklarla Geçmek’ başlıklı yazısında şunları söylüyordu: “Osmanlı-Türk şiirinde, Yahya Kemal’in deyişiyle ‘imtidâd’ın ya da bu kav- ramı Tanpınar’ın yorumuyla ‘devam ederek değişmek, değişerek devam etmek’ olarak okuduğumuzda, bazı metaforları, bu ‘imtidâd’ın bağlam değiştiren sa- bitlenmişleri olarak ele almak mümkündür. ‘Bağlam değiştiren’ sabitlenmiş metaforları, bağlam değiştirmeden devam eden ‘kök metaforlardan’ ayırmak gerekir. Mesela Nazım Hikmet’in ‘Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Des- tanı’ndaki ‘güneşin boynunu vurup, kanını göle akıtan sipahiler’den söz eder- ken işaret etmek istediği neyse Ahmet Haşim’in ‘ufukta bir ser-i maktuu an- dıran güneş’ten veya Apollinaire’in ‘Zone’ şiirinin son dizesindeki ‘soleil cou coupé’den [‘boynu kesik güneş’ten] kastettiği o’dur;-bağlam değişmemiştir;- güneşin batışının kan kızıllığını andıran rengi!” [40]. Yavuz’un belirttiği ‘kök metafor’ların Modern Türk şiirinde gelenekle sıkı ilişki içerisindeki şairler tarafından kullanıldığını biliyoruz. Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Behçet Necatigil, Sezai Karakoç ve Hilmi Ya- vuz, gelenekle kurdukları sahih ilişki dolayımında lirik imtidâdı gerçekleştir- miş şairlerdir. Geçmişin semiyotik pratiğinden yararlanmak, metnin yazın- sallık kriterinin metinlerarasılık olduğunun farkında olmak demektir. Lirik imtidâdın örselendiği İkibin Sonrası Türk Şiiri’nde lirik tahayyülün geriye itil- mesinin medeniyeti itibarsızlaştırma manasına geldiğini söylemek mümkün görünmektedir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=