Актуальные вопросы тюркологических исследований

Актуальные вопросы тюркологических исследований 198 ve yetersiz kalmıştır. Bu tür araştırmalar sadece Altayistler tarafından Türk ve Moğol dillerinin genel gramer yapısının karşılaştırılması üzerine yapılmakta- dır. Ancak, bu çalışmalarda Türkiye Türkçesinin dilbilgisi ve kaynakların ta- mamı yeteri kadar kullanılmamıştır. İncelemeler genellikle, Eski ve Orta Türk ve Moğol dillerinin gerçeklerini ortaya çıkarmak üzerine inşa edilmiştir. Bu tür incelemelerde genel olarak, Türk ve Moğol dillerinin ses yapısının ve ortak kelime öğelerinin araştırılmasını kapsamıştır. Mongolistikte dil alanında Çağ- daş Moğolcanın grameri her yönüyle ele alınmış sesbilgisi, şekil bilgisi, cümle bilgisi, anlam bilgisi, sözcük bilimi, ad bilimi, lehçe bilimi gibi kollar, Türkiye Türkçesindeki gibi genişçe incelenmiştir ve konuyla ilgili çok sayıda makale, eser ve çeşitli monografiler mevcuttur. Türk, Moğol dil ilişkilerinin derin bir tarihe sahip olduğu gibi kapsadığı bazı dönemler ve bölgelerde kurduğu dil ilişkilerinin uzun süreli olduğunu Şçerbak yaptığı araştırmalarda belirtmiştir [13]. Türk ve Moğol dillerinin yapısal yakınlığının birçok Türkolog ve Mongolist tarafından genetik akrabalığın sonucu olarak kabul edildiği ve bu yakınlığın karşılaştırmalı Altayistliğin gelişmesinde temel bir rol oynamıştır. Ancak gene- tik akrabalığı ispatlanamamıştır. Altayistlikte 20. yüzyıl ortalarına doğru dil akrabalığın tespite dayalı tek taraf- lı soruna karşı olumsuz yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunun ortaya çıkması sebepleri hakkında dilbilimciler kendi görüşlerini bildirmiştir. Leyla Babatürk’ün (2011) çeviri makalesinde aktardığına göre, ünlü dilcilerden D. Sinor “Dilciler Altay dillerinin genetik akrabalığı tezini ispatlayamıyorlarsa bu tez içinde yanlış bir şey mevcuttur” demiştir. Yine aynı makalede aktardığı görüşün sahibi bir di- ğer ünlü dilci K. Menges’e göre ise Altay dillerinin akrabalığı mevzusunun uzun zaman boyunca herkesçe bilinen bir şey olmaması, araştırma konusundan değil, daha çok araştırmacılardan kaynaklanmaktadır. Altay dilbiliminde söz konusu dillerin ilişkisine bakıldığında sadece benzerliklere değil, aynı zamanda farklılık- lara da dikkat edilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Moğol dillerindeki Türk kökenli kelimelerin veya Türk dillerindeki Moğol kökenli kelimelerin belirlenmesi kolay bir iş değildir. Tarihi süreç içerisinde Türk ve Moğol dillerinin seyrini ele alan dilbilimcilerinin farklı görüşleri ortaya çıkmıştır. Altay dillerini inceleyen L. Clark [2. S. 125–126] “XIII. yüzyıla kadar Türk ve Moğol dilleri arasında tek taraflı etkileşim söz konusuydu” demiştir. Ortak kelime mevcut ise ve kelime XIII. yüzyıla kadarki Eski Türk metinlerinde tes- pit ediliyorsa, söz konusu kelime büyük ihtimalle Türk kökenli ve Moğol dille- rinde alıntı kelime olarak incelenmeye alınmalıdır. İki dil için ortak olup Eski Türk metinlerinde geçmeyen kelime ise büyük olasılıkla Moğol kökenlidir [3. S. 177–178]. A. Róna-Tas’a göre [11. S. 30]. Ana Altay dilinin M.Ö. VI. ve V.

RkJQdWJsaXNoZXIy MzQwMDk=